Yaşım çok küçükken, babam eve yepyeni bir arabayla gelmişti. Eski dönemlerde sıfır fiyatlarıyla piyasaya damgasını vuran şahinlerden almıştı. Tabii ki babam da döneminde iyi durumdaydı ve arabayı sıfır fiyatıyla beraber almıştı. Aynı zamanda o dönemlerde bildiğimiz gazete kuponlarıyla da araba alınabiliyordu. İkinci el araç satış işlemleri bu kadar yoğun değildi o zamanlar.
Babam, sünnet törenimizi bu araç üzerinde yaptıktan sonra arabayı birden satıverdi. Dükkanda ortak olduğu birisinden 2000 model Hyundai Accent model bir araç alacağını söyledi. Arabaya baktıklarında ve gerçekten de çok seri olduğunu ve aynı zamanda tertemiz bakıldığını anladılar. Babam bu arabayı aldıktan sonra ben de öğrenme yaşıma geldim diye bana bu araç üzerinde araba kullanmayı öğretmişti. Araba, yaklaşık 10 yıldır bizdeydi ve benim arkadaşım gibi olmuştu.
İnsan, canlı olmayan varlıklara da değer verebiliyor arkadaşlar. Tıpkı benim gibi. Arabayı öğrendikten sonra ona babamdan daha temiz bakıyor, her şeyini kontrol ediyordum ve kullanırken asla hırpalamıyordum. Yıllar boyunca bu durum böyle devam etti.
Geçtiğimiz sene babam, yeni bir araç almak için bu aracı satmak istediğini söyledi. Ben de içimden ‘’Keşke bana bıraksa da, ben kullansam’’ hayalleri kurmaya başlamıştım. Fakat durum böyle olmayacaktı, çoktan belliydi. Babamla bir showroom’a gittik ve alacağı yeni arabanın fiyatıyla beraber özelliklerini inceledik. Arabada kesin karar kılmıştık. Bu araç alınacaktı fakat göz bebeğimiz olan Hyundai modelimiz ne olacaktı?
Aracımızı satmak için sahibinden ve benzeri sitelerde istemeyerek de olsa ilan açtım. Arayan insanlara gerekli bilgileri veriyorum ve arabayı görmeye geliyorlardı. Bir gün, birinin aracı görmeye geldiğini öğrendim. Adam iş yerimizin otoparkına geldi ve ben adamın aslen ne iş yaptığını sonradan öğrendim. Adam araca binici değil, satıcıymış. Yani aracı bizden olduğunca düşük fiyata alacaktı ve üzerine ek koyarak yüksek fiyata satacaktı. İlk önce adamın mesleğini sordum ve traktör firmasında çalıştığını söyledi. Babam, fiyat için ne dediğimi sordu ben de 20.000 TL’den aşağı vermek istemediğimizi söyledim. Adam hiç dayanır mı bu teklife?
Gelen arkadaş, 12.000 TL vereceğini söyledi. Ben de ‘’1900 model araç mı alıyorsun kardeşim sen? Satmıyorum sana araç falan’’ diyince, adam mecburen yoluna bakmaya başladı. Ölü fiyat veren adamı da, bu sayede atlatmış olduk. Aslında istediğimiz fiyatı verseydi bile satmak istemezdim arkadaşlar. Satılacağı için o kadar korkuyordum ki, zaman buldukça gezmeye çıkıyordum.
Bir gün aynı memleketimizden birinin aracı almak için geleceğini söylediler. Adamı beklemeye başladım ve adamlar geldiğinde hep beraber sanayiye aracı göstermeye gittik. Adamlar, sanki 40 yıllık sanayiciymiş gibi araçta şu değişen var, bu boya var diye saymaya başladılar. Yahu, araç 10 yıldır benimle beraber değişeni olsa bilmez miyim?
Madem öyle, ben de adamlara expertize gitmeyi söyleyecektim. Adamlar kabul etmediler ve benim lafıma itimat edeceklerini söylediler. İstediğimiz parayı vereceklerini ve kısa zamanda devri alabileceklerinden bahsettiler. İçim içimi yiyordu. Onca yıl alıştığım araba, artık gitmek üzereydi.
Araç mecbur gitmeliydi. Çünkü yeni alacağımız arabada zaten engelli raporu kullanmıştık. Buna rağmen hesaplarımızda açık oluyordu ve araç fiyatını karşılayamıyorduk. Adamlarla anlaştık ve ertesi gün arabayı almaya geldiler. Hem istediğimiz parayı alabildik, hem de aracımız yabancıya gitmedi.
Siz, siz olun aracınızın fiyatını öldürmeye çalışan insanlarla alışveriş yapmayın. Biraz daha sabredin. Elbet değerini verebilecek insanlar gelecektir. Araç satış işlerinde sabırlı olmanızı öneririm.
O arabayı hala memleketimde görüyorum. Tertemiz boyamışlar ve iyi bakmışlar.
Araç satış tecrübemi okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim.